Plus Kitchen
Merhaba Sevgili Okuyucu;
Bu kategoride artık sağlığımızdan ödün vermeden adımımızı evden dışarı atma vakti geldi diye düşünerek; seni farklı konseptiyle sağlıklı lezzetler sunan mekanlara götürmek istiyorum. Dışarı çıkarken yanında hep biraz kuruyemiş, çantanda muz ya da bir kavanozda yemeğini taşıyan biriysen artık ülkemize sağlıklı yemek kültürünün yavaş yavaş geldiğini ve yeşermeye başladığını bilmek iyi hissettirecek.
Plus Kitchen beni bir çok anlamda oldukça heyecanlandıran, sağlıklı yaşam fikrine yatırım yapan, çevreci felsefesiyle ve her hangi bir konseptin alıntısı olmayan kendine özgü tarzıyla beni mutlu eden bir mekan oldu. Her şeyden önce çevreye duyarlı olması, poşet dahil plastik malzeme kullanılmaması, geri dönüşümün mekanın her alanında kullanıldığı Avrupa’da sağlıklı beslenme anlamında rastlayabileceğiniz mekanlardan birinin havasında olmasıyla dikkatleri üzerine çekmiş. Geleni gideni de çocuklu ailelerle beraber oldukça fazla.
Genelde gayet iyi giden beslenme düzenimiz dışarıda yemek yemek durumunda anında sekteye uğrar, üstüne kötü hissetttirebilir. Çünkü fast food restoranları her yerde ve başka seçenek çoğu zaman seyrek oluyor. Burada bir tek kabak tatlısında şeker kullanmışlar, diğer tatlılarda agave şurubu kullanılıyor. Avrupa’da gördüğüm ve hayran kaldığım bir sistem burada da uygulanmış. Mekanda hiç kapalı dolap yok, sadece raflar var, her şey gözlerinizin önünde. Yiyecekler günlük hazırlanıyor ve Beykoz’da bir çiftlikten geliyor. Cam kavanozlarda oldukça sağlıklı salatalar, sebzeler, dürümler, çorbalar ve tatlılar var. Çorbalarda krema kullanılmamış, porsiyon kontrolü ve kalori hesabı yapılmış, üzerine yazılmış. İçecek olarak özellikle zencefilli ve fesleğenli şekersiz limonatayı önerebilirim.
Plus Kitchen’da sözde olmayan bir felsefe var; çocuklar cam kavanozlara tohum ekip isimlerini yazıp tarih atarak her geldiklerinde büyümelerini izleyebiliyorlar. Şimdilerde bir çocuğun bir restorana gidip sağlıklı ve rafine şekersiz yemek yemesi, toprağı eline alıp bir domates fidesi ekmesi oldukça dişe dokunur bir durum. Ayrıca tadımlıklar ve ikramlıkların olması, etrafta gülümseyerek yardımcı olan çalışanların olması da mekanın adını parlatıyor.
En çok eleştiri aldıkları konu ise; doğal yaşamı savunmasına rağmen Avm ve Plazalarda yer alarak bu beton dünyayı desteklemeleri olarak görünüyor. Bu konuyu şahsen şube müdürüne sorduğumda, durumun sebebinin ülkeye girdiklerinde asıl ilgilenecek olan kitlenin beyaz yakalı olduğu öngörüsüyle hareket etmeleri olarak açıkladı. Benim asıl ilgilendiğim konu ise nerede, nasıl olduğundan çok çanağa bir sağlıklı yaşam ve geri dönüşüm tohumunun sonunda ekilmiş olduğu, çocukların rafine şeker zehrinden arındırılmış mekanda tatlı olarak chia tohumlu puding yiyebileceği fikri.
Yemek yedikten sonra bilgisayarını açıp çalışabileceğin bu mekandan ayrılırken yemek yediğin cam saklama kaplarını geri dönüşümlü bir kumaş parçasını Furoshiki denilen bir katlama yöntemiyle çıkın haline getirip sararak sana hediye ediyorlar. Böylece ertesi gün sen de öğle yemeğini dökülmeyeceği güvencesiyle yanında götürebiliyor, torbayı da açıp sofra bezi yapabiliyorsun.
Sevgili okuyucu; baktığın yer kendi zihnin, konuştuğun kişi kendi sesin, gittiğin yer kendi dünyan, yediğin yemek kendi düşüncendir. Sağlığın senin var oluş zeminindir, nereye kadar nasıl ilerleyeceğini gösterir. Sana çatalını alıp yaşam çizgilerini belirlediğin tabaklarını kahkahalarla tatlandırmanı dilerim. Yeşermeye başlamış taptaze fikirlerin içinde kal…
Not: yazıyı http://sehirnotlari.com/ dan takip edebilirsiniz..
Bir cevap yazın