Üsküp-Ohrid-Mavrovo Seyahati
Merhaba Sevgili Okuyucu,
Makedonya’ya ucuz bilet bulunca ekonomik bir kış tatili yapmak istedik, üstelik vize istemediği için pasaportumuzu alıp elimizi kolumuzu sallayarak gidebildik. Makedonya, Avrupa birliğine üye ve aday ülkelerin içinde en ucuz ülke olarak biliniyor. 1 Türk lirası 16 denar karşılığına geliyor.
ÜSKÜP
Soğuk bir kış günü Üsküp’e indiğimizde şehrin karlar altında olduğunu görüyoruz. Airbnb ile kiraladığımız çatı katının sahibi Mirce, gecikmemize rağmen bekleyip bizi havaalanında karşılıyor ve on yıllık dostumuz gibi minibüsüne bizi ve valizlerimiz atıp evine bırakırken yakınlarda görülecek yerleri ve bakkalı, kafeyi ve restoranları da gösteriyor. Buz gibi havaya rağmen sıcacık karşılanıyoruz.
Üsküp’e gittiğimiz gün sadece evin çevresini dolaşıyoruz, yakınlarda bir vegan kafede salata yiyip sebze suyu içiyorum, eşim de sandviç yiyor. Bu kafe gelirinin %34’ünü toplum tarafından dezavantajlı kişiler ile paylaşıyormuş, o yüzden salatam beni daha da mutlu ediyor.
Ertesi gün şehri gezmeye çıkıyoruz. Hava eksilere düşmüş ve çok kar var, yine de yollar tamamen açık ve ulaşım rahat.
1991 senesinde Yugoslavya’dan bağımsızlığını kazanan Makedonya, 1392 senesinde Osmanlının hakimiyetine girmiş ve 520 sene boyunca Osmanlının hakimiyetinde kalmış. Her yerde Osmanlı dokunuşlarını görebilirsiniz, kendinizi yabancı hissetmeyeceğiniz bir ülke. Resmi dil Makedonca olsa da çoğu kişi az da olsa Türkçe biliyor.
İlk durağımız Üsküp meydanı oluyor. Büyük İskenderi simgeleyen Atlı Savaşçı Heykelinin altı etkinlikler için buluşma noktası. Etrafta da kafe ve restoranlar yer alıyor.
Şehrin her yeri heykellerle süslenmiş. Yalnız tarihi değeri olduğunu sanmayın, çünkü hepsi şehrin çehresini değiştirmek için uygulanan proje ile yeni yapılmış. Şehri gezerken hayatım boyunca gördüğümden daha çok heykelle karşılaştığımı düşünüyorum. Borçları olan ve kişi başı gelirinin oldukça düşük olduğu bir ülkenin gösterişe bu kadar çok bütçe ayırması halkı ikiye bölmüş. Bazıları gelen turist sayısındaki artışa değeceğini düşünürken, diğer yarısı ise gereksiz harcama olarak buluyor. Bize ise adım başı devasa heykelleri izlemek düşüyor.
Fatih Sultan Mehmet tarafından yapılan Vardar Nehri üzerinde 13 kemerli Taş Köprü ise gerçek bir tarihe sahip. Yeni proje kapsamında yeni köprüler de inşa edilmiş.
Türk Çarşısı ise Türk motifleri ve küçük dükkanlarıyla tam anlamıyla bizi çağrıştırıyor. Bu yakınlarda çok eski bir restoran olan Destan’da güveçte kuru fasülye yiyorum. Domates salatalık üzerine rendeledikleri bir çeşit peyniri salata olarak sunuyorlar. Ayrıca et ucuz olduğu için porsiyonları büyük ve çok lezzetli.
Kurşunlu Han, Sulu Han, Davut Paşa Hamamını da gördükten sonra Üsküp’e 2 günün yeterli olduğunu düşünüp ertesi gün kar hala kalkmadığı için araba kiralamaktan vazgeçiyoruz ve Ohrid’e gitmek için otogara gidiyoruz. 3 buçuk saatlik virajlı ve dar yolu minibüsle gittikten sonra bizi harika bir göl manzarası karşılıyor ve tatilimizin asıl şimdi başladığını anlıyoruz.
OHRİD
Ohrid’de göl kıyısında bir otelde kalmaya karar veriyoruz fakat gezdikçe, şehrin eski tarafında butik otele çevrilmiş güzel konaklar olduğunu keşfediyor ve bir daha gelirsek bu tarihi konaklarda kalmaya karar veriyoruz.
Ohrid gölü ve doğası ile Makedonya’nın gözde noktalarından biri. Gölün karşı tarafı Arnavutluk topraklarına uzanıyor. Şehrin mimarisi göz dolduruyor, zaten UNESCO dünya mirası listesine dahil edilmiş. Safranbolu evlerine benzer konaklar özellikle geçmişi dimdik ayakta yansıtmaya devam ediyor.
Ohrid çarşısı, kalesi ve onlarca kilisesi dışında muhteşem göl manzarası ile kesinlikle görülmesi gereken Sveti Jovan Kaneo Kilisesi var. Kiliseye giden yol ve ara sokaklarından etkileyici fotograf kareleri çıkıyor.
Ohrid incisi dünyaca ünlü ve bir çok inci satan şık dükkanlar görebiliyorsunuz. Ben de uygun fiyata gerçek inci küpeye sahip olduğum için mutlu oluyorum ve bu inci küpeler seyahatimiz boyunca yaptığım tek alışveriş olarak kalıyor.
Fiyat kalite dengesi çok iyi olan şık restoranlardan birinde Ohrid gölünde yetişen Belveca balığının tadına bakıyoruz.
İlkbaharda kaynak sularıyla beslenen tertemiz Ohrid gölünde yazın yüzülebiliyor. Ayrıca tekne turu yapmak da burada yapabileceğiniz en güzel aktivitelerin başında geliyor.
Ohrid’de dinginlik ve huzur içinde 2 gün geçirdikten sonra, son zamanların en çok ilgi gören kayak merkezlerinden biri olan Mavrovo’ya doğru yola çıkmaya koyuluyoruz. Fakat herhangi bir toplu taşıma aracı olmadığı için taksi ile gitmek zorunda kalıyoruz. Yaklaşık 2 saat süren virajlı yollardan sonra kayak merkezine ulaşıyoruz.
Mavrovo Kayak Merkezi
Marrovo kayak merkezi, 20 dakika boyunca yukarı seyahat ettiğiniz telesiyejler ile deniz seviyesinden 1.255-1860 metre arasındaki yükseklikte kayak yapma fırsatı sunuyor. Her seviyeden sporcuya kayak yapma fırsatı sunuyor.
Tüm kıyafetler ve kayak takımı kiralama günlük ücreti 15 euro, günlük skipass 13 euro ve 1 saat kayak eğitimi 20 euro civarında. Böylece bir çok kayak merkezine göre gayet uygun fiyatlara sahip olduğu söylenebilir.
Özellikle küçük yaşta çocukların yetişkinlere göre çok daha kolay öğrendiklerini ve ustaca kaydıklarını söyleyebilirim. Mavrovo kayak merkezinde küçük çocuklarıyla beraber kayan bir çok Türk aileyi görmek beni çok mutlu etti. Bu sporun çocuklara çok uygun olduğunu ve bir çok yönden gelişmelerine katkıda bulunacağını düşünüyorum.
Bir cevap yazın