Lviv/Ukrayna’da Hafta Sonu
Merhaba Sevgili Okuyucu,
Ukrayna, biz Türklerin aklında kadın popülasyonunun erkeklerin çok üstünde olmasıyla ünlü olsa da, artık bunun bir şehir efsanesi olduğu biliniyor. Ukrayna’ya gitmek için aslında çok daha güzel sebeplerimiz var. Mesela vize zorunluluğumuz yok, hatta pasaportu olmayanlar için, yeni çipli nüfus cüzdanlarıyla giriş yapılabiliyor. Daha iyi bakınca Türk Lirasının kıymetli olduğu nadir ülkelerden biri olduğunu farkediyorsunuz. Biz, hafta sonu için vize işleri ve masraflarıyla uğraşmadan direk uçuşla indik. Başkent Kiev’i değil de son zamanlarda iyice popüler olmaya başlayan Polonya’ya sınır komşusu, Lviv şehrini ilk Ukrayna seyahatimiz için tercih ettik.
İlk gidişinizse, daha çok Türk erkeklerine yönelik olduğunu düşündüğüm, uygulamaya göre sizi küçük bir sorguya çekip, yanınızda ne kadar para olduğunu ve gidiş amacınızı öğrenmek isteyebilirler. Bu yüzden konaklama ve uçak biletlerinin çıktısını yanınızda bulundurmanızda fayda var. Ben her hangi bir engel yaşamadan direk giriş yaptım.
Havaalanın’da taksi kullanmaktan çekinmeyin, yaklaşık 20-25 Lira’ya şehir merkezine ulaşacaksınız. Lviv’de Über ile ulaşım da çok rahat ve kolay. Otobüs ve tramvay ise, şehir içindeki diğer alternatifler. Otobüs bileti yaklaşık 50 kuruş’a denk geliyor.
Bizim için en önemli ayrıntı 1 TL’nin yaklaşık 7 Grivna (UAH) ‘ya denk gelmesi oldu. Böylece ulaşım, konaklama, yeme içme tahminimizden çok daha uygun fiyata geldi. Kış seyahati olduğu için soğuktan biraz çekinsek de, mekanları gezmekten zaten dışarıda olmadığımız için çok sorun yaşamadık.
Lviv turistler için tasarlanmış mekanlarıyla dikkatleri üzerine topluyor. Mekanlar, birbirinden tamamen farklı ve ilginç konsptlerle gelenleri şaşkınlığa uğratırken, şehir kendi dil ve yaşam tarzından hiç ödün vermemiş. İngilizce’nin de çok az konuşulduğu bu şehirde her şey kendi dillerinde, bizim ülkemizde olduğu gibi en çok gelen turistin olduğu ülkeye göre kendilerini değiştirmemiş. Gelen faturaların bile kendi dillerinde olduğunu görebiliyorsunuz. Kocaman tabelalarla kirlilik yaratmadan, küçük yerel butikler, kahve dükkanları, yöresel hediyelik eşya dükkanları ve hem vegan hem et sevenler için çeşit çeşit restoranları ile sakin ve renkli, modern ve özgün bir şehir karşımıza çıkıyor.
Lviv Mine Cafe, eskiden kahve madenciliğinin gerçekten yapıldığı bir mekan. Burada öğütülen kahveleri görebilir madene inebilirsiniz. Kahvenizin üzerine serpilen şekeri ise gelip yaklamalarını bekleyin, çok ilginç bir deneyim olacak. Coffee manufacture da yine keyifle kahvenizi yudumlayabileceğiniz güzel bir dinlenme mekanı. gittiğimiz her yerde insanların nazik davranışları seyahatimizi çok daha keyifli hale getiriyor. Üstelik mekanlarda hatta sokaklarda bile internete rahatça bağlanabiliyorsunuz.
Lviv, mimari yapısı ve tarihiyle, Avrupa’da olduğumuz hissini yaşatırken, gece gündüz cıvıl cıvıl sokakları ve geç saatlere kadar açık olan dükkanları ile Avrupa’dan daha eğlenceli olduğunu düşündürüyor. Sokaklar hep sakin bir insan kalabağının içindeyken, hafta sonları çoğu restoranın önünde kuyruk olduğunu görmek mümkün. Lviv’de gündüz ve gece geç saatlerde sokaklarda dolaşan genç kadınları, en az erkekler kadar çok görmek mümkün. Kadınlar her iş kolunda çalışıyor ve özgürce dolaşıyor. Bu da, kapkaç olayının çok gündemde olmasına rağmen güvende hissetmenizi sağlıyor.
Ukrayna’da bazı bölgelerde iç savaş olsa da Lviv’de her hangi bir sorun görülmüyor. Fakat tarihi yapısıyla etkileyici kiliseleri gezmek isterseniz, savaşı hatırlatan sergiler ve ağlayan insanları görmeniz mümkün.
Fotograftaki iki kadın göz yaşlarını tutamayarak dua ediyordu.
Akşam yemeğimizi, demokrasinin gelişmesinden önceki son İşkenceci ve Adalet merkezi olarak bilinen bir tarihi konuyu kendine tema olarak alan ve yerel kıyafetlerle servis yapan bir restoranda yedik.
Yemeklerin çok lezzetli olduğu bu restoranda ( The First Lviv Grill Restaurant of Meat and Justice) ana yemek, salatalar, ara sıcaklar ve içecekler ile beraber 4 kişi toplamda yaklaşık 220 lira ödedik.
Ertesi sabah özellikle kahvelerine bayıldığım Cukor isimli küçük bir kafede kahvaltı yaptık.
Lviv Handmade Chocolate mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Alt katlarda birbirinden lezzetli el yapımı çikolatalardan istediğinizi seçip, yukarıda kafe katında kahve eşliğinde yiyebilirsiniz. Bu çikolatalar ayrıca hediye olarak götürmek için de çok uygun.
Green Restaurant, vegan beslenen ve et yemekten sıkılanlar için şekersiz ve sağlıklı seçenekleri ile oldukça iyi bir seçim.
Ribs Restaurant at Arsenal ise orta çağ konseptiyle ilginç bir deneyim yaşamanızı sağlıyor. Çatal, bıçak, tabak hatta kaşık olmadan servis yapılıyor ve sadece ellerinizi kullanarak yemeğinizi yiyip, çorbanızı kaseden içiyorsunuz.
Son gün sabah kahvaltısını Baczewski Restaurant’ta piyano ve kanarya sesleri eşliğinde, saray konseptinde, açık büfe olarak yaptık. Burada kahvaltı 11.00’de bitiyor ve hafta sonları girmek için sıra beklemeniz gerekebiliyor.
Lviv’de sokaklarda da maskeli veya konsept kıyafetli kişilere rastlamak mümkün. Ayrıca çoğunlukla merkezde binalar, mimari yapısını korumuş olması ile yürüyüşleri keyifli hale getiriyor.
Bir akşam da meşhur opera binasında önceden biletleri alarak opera dinlemeye gittik.
Lviv’de krallar gibi yedik, içtik ve gezdik, bir hafta sonunda kafeleri, restoranları ve gezilecek yerleri bitiremedik ve aklımız Lviv’de kaldı. Gittiğimiz her yerde hesabı Türk Lirasına çevirerek ne kadar ucuz olduğuna hayret ettik.
Gideceklere şimdiden iyi eğlenceler diliyorum, sevgiyle, seyahatle..
Bir cevap yazın