İstanbul Kahve Festivalinden Notlar-2014
Merhaba Sevgili Okuyucu;
İstanbul’da yaşamak zordur, bilirsin. İstanbul’un trafiğini, derdini, insanını, çamurunu yani bin türlü çilesini çekiyoruz. Ama bazen bize verdiği küçük hediyelerle gönlümüzü almasını biliyor. Neyi çok seviyorsan fazlasıyla önüne yığıyor. Son zamanlarda üst üste “ne olacak bu İstanbul’un hali” temalı cümlelerimi duymuş olmalı ki bana en lezzetli ve değişik kahveleri dünyanın dört bir tarafından toplayıp getirdi. Harika bir grubun çaldığı canlı müzik eşliğinde kafein denizinde yüzdüm, kurabiye adamlarla dans ettim, masalcı teyzelerin dizinin dibinde mayıştım… İstanbulda yaşamak ne keyifliymiş… (dedikten sonra eve gitmek için bir saat trafiğin açılmasını bekledi.)
Yoğun ilginin olduğu festival mimarisiyle dikkat çeken Galata Rum Okulunda yapılıyor. Festivalde; birçok kahve çeşidini deneyip ikramlıkları tadabiliyorsunuz. Seminerlere, workshoplara, atölyelere katılabiliyorsunuz. Değişik kahve yapılışlarını, profesyonel baristaların gösterilerini izleyip birinci ağızdan bilgi alabiliyorsunuz. Petek Çırpılı’dan kahvenin 9. yüzyılda İstanbul’da başlayan sürevenini ve İstanbul’dan dünyaya yayılışını dinledik. İlk kahvenin Çoban Kaldi’nin kahve çekirdeklerini yiyen keçilerinde gördüğü “kafası güzel olma” durumunu farkederek ortaya çıktığı rivayeti varmış. İstanbul’da kırk çeşit kahve yapma tekniği ve evlerde değişik gereçleri kullanılırmış. Kahveyi ikramın ve yanında sundukların senin maddi gücünü sembolize edermiş. Günlük hayatta önemli bir yere sahip olmuş. Avrupada da ilk kahvehaneyi İstanbul’dan giden bir musevi açmış.
Kahvenin kokusuyla, lezzetiyle insanları biraraya getiren sihirli bir gücü vardır. Kahve hep dost çeker, sohbet çeker. İşte ilk kahvehaneler de padişaha isyan etmek isteyenlerin bir fincan etrafında toplandıkları mekanlar olmaya başlayınca bir dönem kapatılmış. Londra’da kahvehanelere bir penny üniversitesi denilirmiş. Bir penny’ye bir kahve alıp insanlardan bir çok şey dinleyip öğrenildiği için. İşte kahvenin gücü..
Şimdiki kahve tutkunlarına da üçüncü kuşak deniliyor.Yeni kuşak kahvenin en lezzetli halini arıyor, içindeki sihrin peşinden koşuyor.İki insan bir fincan kahve içmek için yollara düşerken kahvenin büyüsünü çözmek, özüne ulaşmak için uzun bir yolculuk başlamış.
Festivalde damla damla özütülmüş dünya kahve çekirdeklerini yudum yudum içtikten, baş döndürücü kokuları içimize çektikten sonra Çoban Kaldi’nin keçilerinin ulaştığı ruh durumunu yakalamıştık.
Sevgili okuyucu; kahvenin sihirli kokusu seni de etkisi altına aldıysa artık kurtuluşun yok. Yüzyıllardır süren bu büyünün etkisiyle kahve fincanın etrafında toplanıp sohbetlere dalacaksın. Kahveni tatlandırmak için bolca kahkaha ve dost sohbeti hiç eksik olmasın. Sorunlarının kahvenin sıcak suda çözüldüğü gibi yok olması, hayatının yudum yudum lezzetlenmesi dileklerimle…
Bir cevap yazın